Translate

İstifa Mülakatı

 

İş başvurularında mülakat yapıyoruz. İşe başlayacak adayları seçerken kılı kırk yarıyoruz… Bir çalışma arkadaşımız istifa ediyor işten ayrılıyor, Peki neden istifalarda mülakat yapmıyoruz? ya haklıysa...

Bunu yıllar önce küçük bir konuda danışmanlık verdiğim bir işletmede İnsan kaynakları müdürüne söylediğimde gülmüştü.

NEDEN AYRILIYORSUNUZ?

“İstifa mülakatı”!!!

Komik değil, aksine uygulamasıyla da gösterdiğim ciddi bir konudur.

İnsan kaynakları, görev tanımı işletmelerce farklılık gösterse de, adı üstünde, insan kaynağı sağlar. Bu başlığın altında yatan asıl görev tanımı da, doğru insan kaynağıdır. Doğru kişilerin doğru yerlerde istihdam edilmesidir…

Sabah mesai başlangıcında insan kaynakları müdürü ile görüşürken içeri, görevini sonradan öğrendiğim depo sorumlusu bir arkadaş girdi.

-İstifa ediyorum.

Dur, ne oldu? neden? derken...

-Yeter! hiç birşey istemiyorum ne gerekiyorsa imzalarım çıkıyorum ben dedi.

Ayak üstü bir atışma sonrası insan kaynakları da karşı taarruza geçti ve kavga gürültü sonrası yarın gel evraklarını hazırlarız imzalarsın diyerek gönderildi.

Burada araya girip "istifa mülakatı" yapmalıyız dedim, açıklayarak... 

Güldü,

-Bırak abi ne hali varsa görsün dedi. Ne mülakatı adamın bir dövmediği kaldı bizi…

Gerçekten arkadaş iri, uzun ve eli nerdeyse benim elimin iki katı büyüklüğündeydi.

Bir görüşmek istedim. Müdür arkadaş müsaade edince istifa edeni çıkmadan yakaladım, rica ettim, gel konuşalım, yardımcı olabileceğim birşeyler varsa bakarız diyerek zor da olsa ikna ettim.

Depo sorumlusu, gelen malzemeleri teslim alıyor, üretim planına göre, üretime malzeme veriyor, kullanılanı düşüyor, kalanı geri depoya alıp rapor ediyor ve malzemeler eksildikçe sipariş vermesi gerekiyor.

Ancak bağlı olduğu birim yönetimi ile bu konularda yaşanan hesaplama ve kayıt sorunlarından dolayı sürekli kavga halinde. Raporda malzeme var görünüyor ancak depoda çıkmıyor, üretim aksıyor. Herkes haklı. Anladığım ve gördüğüm, arkadaşın pek hesap kitapla arası iyi değil. Görüşme bitti ve arkadaş ayrıldı.

Müdür bey görüşmeyi sordu ve konuştuklarımızı anlatırken, sevkiyat sorumlusunun da dün istifa ettiğini söyledi ve alaylı olarak bugün imzaya gelecek istersen onunla da görüşün dedi. Atladım tabi hemen, olur tabi ki görüşüyüm dedim.

Öğleden sonra sevkiyat sorumlusu gelmiş haber verdiler ve görüştüm.

Sevkiyat sorumlusu, sevkiyat planına göre araç organizasyonu yapıyor, gelen araçları yükletiyor, irsaliye kestirip gönderiyor.

Zayıf, uzun boylu müthiş derecede kibar bir beyefendi. Şoförlere dert anlatmaktan bıkmış, içeri girilmesi yasak olan yerlere girenlerle  baş edemiyor, bu iş bana göre değil diyerek görevinin değiştirilmesini istemiş ancak kimse kulak asmamış. Son olarak iki gün önce kavganın arasında kalmış ve istifa etmiş.  Haklı mı? Haklı.

Peki haklı olan insanları kaybetmek doğru mu? Değil?

Tahmin ettiğiniz gibi… evet “istifa mülakatı” uygulamasında başarı elde etmenin verdiği mutlulukla İnsan Kaynakları ve Genel Müdür ile bir takım görüşmeler yaparak her iki arkadaşı da işe aldırıp görev yerlerini değiştirdik.

Eli benim elimin iki katı olan arkadaş 2 gün sonra tabiri caiz ise şoförleri araçlarından indirmeden sırası geleni çağırır vaziyette geleni yüklüyor gönderiyordu. Sevkiyatta disiplin askeriye gibi oldu.

Malzeme depoda yeni arkadaş hesap makinesi kullanmadan işlem yapıyor, üretimin firesine kadar hesap soruyordu iki gün sonra. Raporu revize ediyordu en son daha anlaşılır olsun diye…

“İstifa mülakatı” bu işte. Aslında ben burada "istifa mülakatı" sayesinde doğru kişinin doğru istihdam edilmediğini tespit etmiş oldum. Doğru işte doğru istihdam, işleri kolaylaştırır, geliştirir, çalışma ortamını sorun olmaktan kurtarır. 

"İstifa mülakatı"nın faydası bununla da sınırlı değildir. Gidenin geride kalan kişiler veya işler üzerinde olumlu etkiler oluşturacak bilgiler verecek olmasıdır. süreçlerde iyileştirme sağlayacak bilgiler, faydalı faydasız süzgecinden geçirilerek kullanılacak bilgiler. Bunları normal çalışma şartlarında as-üs ilişkileri sebebi ile çekincede kalan kişilerden alamayız. 

Her defasında belki bu kadar net atış olmayabilir ama, İnsan kaynakları tarafından, aslında tam anlamı ile hedef, görev tanımı, iş takibi, puanlama sistemleri ile doğru istihdam sağlansa buna daha az gerek duyulacak. Yok, yine de sonuç ne olursa olsun “İstifa mülakatı” bilgi verir. Gizli kalmış şeyleri ortaya çıkarır, vebali ortadan kaldırır, ayrılık illaki olacaksa da geriye kalanlar için işlerin düzeltilmesi için fırsat verir.

Esat ÖZDEMİRKAN

05.2021

Selam, Merhaba, Nasılsın?…

 

Selam, Merhaba, Nasılsın?…

Çok önemli bir yardımcı konu ve eğer işletmemizde verimlilik, süreç iyileştirme ve liderlik konularına


önem veriyorsak, güne, işe, toplantıya, kısaca insan ilişkilerine selamlaşmakla, hal hatır sormakla başlamalıyız. Maalesef basit görünse de birçoğumuzun dikkat etmediği önemli bir yardımcı unsur bu.

İşlerimiz yoğun, zaman yetersiz, fuzuli hiçbir muhabbete ayıracak zamanımız yok. Biran önce konuya girmeliyiz, işleri bitirmeliyiz, önümüze bakmalıyız.

Bir makineye komut veriyorsak kabul. İnsan dan bahsedersek, kabul değil…


Bir işletmede görevinin ne olduğuna bakmaksızın her insanın kendisine ait bir dünyası olduğunu unutmamamız gerekir. Çalışma arkadaşlarımızın her biri bir baba, anne, oğul, kız, dayı, amca. Her biri mesai sonunda evine gittiğinde karşılanarak girdiği bir dünyaya sahip. Öncelikle sırf bundan dolayı doğru yaklaşımı hak etmektedir.

Ayrıca;

İşletmelerde, verimliliği, süreçlerin iyi olmasını, ekip çalışmalarını, kısacası işlerinin düzgün gitmesini isteyen her liderin başta dikkat etmesi gerektiği bir husustur bu. Çünkü;

Selam vermek bir motivasyon şeklidir...

Güne başlarken, toplantıya başlarken veya saha gezisi yaparken karşılaştığımız kişilere selam verip, kısaca hal hatır sorup yüzüne dikkatlice bakalım lütfen, gülümseme haricinde başka bir ifade görmemiz mümkün değildir.

Selam vermek karşımızdaki insana “sana değer veriyorum” demektir.

Bir “Merhaba, Nasılsın” diyerek aslında çalışma arkadaşımıza verdiğimiz değeri, iletişimimizin sadece “iş” ten ibaret olmadığını göstermiş oluyoruz. Bunu gören hisseden kişiler emin olun bir yerlerde bir şekilde bizim işlerimizi kolaylaştırıyordur.

Selam vermek karşımızdaki kişi ile iletişimimizin kapısını açmaktır…

“Merhaba, Nasılsın” sana bir konudan bahsedeceğim demektir, “Beni lütfen iyi dinle” demektir. Karşılığında alacağınız yanıt sözlü olarak her ne olursa olsun aslında gizliden gizliye, “Dikkatim siz de”, “Sizi dinliyorum”, Size nasıl yardımcı olabilirim” demektir.

Konuya daha başlamadan iletişimi kapatmayalım...

Direk konuya girdiğimizde, “insan önce bir selam verir” cevabı aldığımız olmuştur mutlaka. Bunu muhtemelen samimi olduğumuz birinden duymuşuzdur.

Çalıştığımız işyerinde, konumumuz itibariyle bunu bize dillendiremeyen çalışma arkadaşlarımızın olduğunu düşünelim. Cevabı bu kadar samimi olamaz belki ama, tepkisi illaki, konuyu anlamama, isteksizlik veya yanlış anlama şeklinde geri döner. Bunu gören hisseden kişiler de emin olun bir yerlerde bir şekilde bizim işimizi kolaylaştırmıyordur…

Hepimizin çalışma gayesi net olarak “Mutlu olmak” içindir(Aslında bu cümle ayrı bir yazımın konusu ama neyse). Para kazanmak, geçinmek, kendimizi geliştirmek, istihdam vs bir çok sebep sayabiliriz ama bana göre kök neden Mutlu Olmaktır. Başarı da mutlu eder, maddi kazanç da. Ama mutlu olmanın dolambaçlı yollarından ziyade çok basit yöntemleri de vardır. Selam vermek, hal hatır sormak mutlu eder insanı, mutluluk bulaşıcıdır, döner dolaşır bizi bulur, yardımcı konu diye bahsettiğim selam vermek konusu da gizliden gizliye dönüp dolaşıp bizi bulan bir kaynaktır. Vazgeçmeyelim, başarıya giden yolumuzda yardımcı bir konudur, dikkat edelim.

Yarın sabah işletmemize girerken güvenlikten başlayarak bir saha gezisi yapalım. Güvenlik görevlisi arkadaşlara da işletmemizin her sahasında görev yapan arkadaşlara da selam verip değerlerimize değer katalım. Günün sonunda bir değerlendirme yapalım işletmemizde bugün nasıldı diye, farkı farketmemek mümkün değildir.

 

 

Esat ÖZDEMİRKAN

06.2021

Pozitif (Olumlu) Düşüncenin İş Hayatındaki Gücü

Pozitif Düşüncenin İş Hayatındaki Gücü;


Normal hayat üzerinden gidecek olursak birçok yazı, düşünce, videoya dönüşmüş sunumlar bulabiliriz. Her insanın mutlaka deneyip mucizelerini görmesini istediğim bir düşünce yapısıdır emin olun. 

Bugün sadece iş hayatındaki mucizelerinden bahsetmek isterim...




Pozitif düşünce mucizelere gebedir...

Sabahın ilk saatlerinde fabrikaya girmemle birlikte Elektrik Bakım Sorumlumuzla yolda karşılaştım.

Arıza sebebi ile uykusuz, bitkin ve umutsuzca çözmeye çalıştığı problemi anlatıp, "çözemiyorum" "çözemeyeceğimi biliyorum"  kelimeleriyle bitirdi. Beraber bir çay içmeye davet ettim. Çaylarımızı yudumlarken kendisine güvenmesi gerektiğini anlattım. 25 yıllık iş tecrübemde bu problemi çözmek için kimi aramalıyım diye düşünürsem yine kendisini arayacağımı belirttim. Problem büyüktü ama "O" çözebilirdi. 5 dk pozitif düşüncenin gücünden bahsettikten sonra, gidip tekrar bakmasını ancak giderken yolda, sorunu çözdüğünü düşünmesini ve buna kendini inandırmasını istedim. 

Bu sorunu ancak sen çözebilirsin!!! Bu kabiliyete sahipsin, inanmalısın!!!

30 dk sonra sorunu çözdüğünü bildirmek için aradı. İyi ki varsın diyerek tebrik ettim.

Bu kısa anımız bir örnektir. Sihirli değnekle arızaya dokunarak çözmedi tabi ki ama inancı, güveni ve kabiliyeti, bakış açısını değiştirdi. çözeceğim dedi, çözdü...

Çözümsüzlükten başka birşey konuşmayan, hiçbir şeyi çözemez, 

Sürekli sorun olacağından sürekli problem çıkacağından bahseden kişi sürekli problemlerle karşılaşır...

Hayat, kafamızda canlandırdığımız şeyleri getirir önümüze. İş hayatında da bu böyledir. 

-Bu düzen değişmez

-Bu hat çalışmaz

-Yine sıkıcı bir gün

-Kesin kötü birşey olacak

-Ben yapamam

-Ben bunu çözemem

-vs

-vs

Negatifliği, olumsuz düşünceleri bırakmalıyız, herşeye olumlu yaklaşıp mücizelerin içinde yaşamalıyız,

-Senin için ne yapabilirim

-Size nasıl yardımcı olabilirim

-Daha iyisi için ne yapabilirim

-Başaracağım, bu güç bu akıl var bende...

-Bu bir problem değil, fırsat... çözeceğim

-Ben yaparım

-Ben çözerim

-vs

-vs

Karşılaştığımız her durumda hayat bize iki seçenek sunar, biz tercih ettiğimize göre yol alırız.

Pozitif düşünce ile hayatın bize olumlu şeyleri getirmesinin kapısını açarız. 

Klavyesine sürekli su döktüğünü ve bunun onun kaderi olduğunu ifade eden arkadaşımın daha cümlesini tamamlamadan klavyesine su döküldüğüne şahit oldum. Kaderi kabul ettiği için masasında neyi nasıl kullandığına hiç dikkat etmiyordu. Bunu kafasından atmadığı sürece hayat ona suyu klavyeye dökeceği şartlar sunacak. Bardağı klavyeye yakın koymaması gerektiğini hiç akıl etmeyecek.

Büyüklerimiz bunu görmüş ve bundan dolayı söylemişler belki de, 

-Bir şeyi kırk kere söylersen olur, 

-Kötüyü çağırma

-Güzel konuş, güzel yaşa

İş hayatımızda pozitif düşünceyi bir felsefe haline getirmekle birlikte, etrafımızı da böyle insanlarla doldurmalıyız. Negatif, frekansımızın uyuşmadığı, olumsuzluklardan bahsederek enerjimizi bitiren, frekansımızı düşüren, kendimizi kötü hissetmemize sebep olan insanlardan da uzak durmalıyız. Buna dikkat ederek ekipler kurmalıyız, bizi canlandıran teşvik eden, kötüyü değil iyiyi getiren, suçlayan değil, yardım eden...

Böyle olumlu ekiplerle beraberken "daha iyisi nasıl olabilir" konuşulur, "verimlilik" , "hedef", "başarı", "mükemmellik" konuşulur. Başaracağızlar, teşekkürler, tebrikler, iyi dilekler, hadi yapalımlar havada uçuşur.

Tabi sadece pozitif olalım demek yetmez, nasıl yapılacağı, beynin olumsuzluklara yatkınlığı, bunları araştırıp tekniklerini kullanmak gerekir. Ama bu ayrı bir eğitim konusudur, araştırılmalıdır.

Kısaca, beynin geçmiş tecrübelerle şekil almış olması, tehtidlere karşı tedbir almak, riskler ve en önemlisi güvende olma hissi bizlerin olumsuz düşünceye meyletmesine sebep olmaktadır. 

Söylemek istediğim de tam bu zaten, olumsuzluklar üzerine olumsuz düşünce yapısına sahip olduk. Bunu değiştirmek için, meditasyonlar, rahatlama egzersizleri, birçok teknikler var anlatılacak, uygulanacak. Hepsi de başarıya gider. 

Basitçe şunu düşünelim; kainat senin, sen kainatın içinde... Sen kafanda ne yaşarsan, kainat  düşüncelerini yaşaman için harekete geçer... 

İş ortamını kafanda nasıl canlandırıyorsan, davranışların da buna göre şekil alır. Çalışma şeklin, insanlarla olan diyaloğun neyi istediğine bağlı olarak belirmiş olur ve bir süre sonra kafanda canlandırdığın gibi bir çalışma ortamı oluşmuş olduğunu görürsün. 

Şimdi iş hayatınızın bundan sonraki döneminde hayat size yine iki seçenek sunuyor...

Hadi bir seçim yapın, pozitif düşünün, inanın ve başarın... 


Esat ÖZDEMİRKAN

07.2021